Bumerang - Yazarkafe

1 Ağustos 2019 Perşembe

Sarah Jio - Yağmur Sonrası

zaman: 16:29 0 yorum



 
Umut tükenmiş gibi görünse de ikinci şans her zaman vardır... Ya yoksa?
Anne Calloway ne kadar çabalasa da yetmiş yıldır peşinden gelen anıları bir türlü aklından silemiyordur. Bora Bora Adası'ndan adına gelen gizemli bir mektup ise adeta kapanan yarasını yeniden açar. 
1942 yazında, II. Dünya Savaşı'nın en hararetli zamanında Bora Bora Adası'nda görev almak için orduya hemşire olarak katılan Anne, genç, güzel ve nişanlı bir kadındır. Ancak orada hiç hesap etmediği bir durumla karşılaşır. Aşk… Kalbini tutkuyla dolduran, yakışıklı asker Westry Green'e karşı koyamaz. Kısa sürede aşkları, adadaki amber çiçekleri gibi filizlenirken, sazdan çatısı olan bir bungalovun altında gizli bir dünyayı paylaşırlar. Ta ki bir gece tüyler ürperten bir cinayete şahit olana kadar... Savaş rüzgârıyla ayrı yerlere savrulan çift, bir daha asla bir araya gelemez. Peki Anne, onca sene sonra çıkagelen bu mektubun izinden gidip taşıdığı vicdan azabını sonlandırabilecek midir? 
Ya siz, araya zaman, mekân, kişiler girse de gerçek aşkın peşinden gitmeye cesaret edebilir misiniz? Mart Menekşeleri ile gönüllere taht kuran Sarah Jio'dan muhteşem bir başyapıt... Yağmur Sonrası ile tutkunun zaman tanımayan öyküsünü okurken, gözyaşlarınıza hâkim olamayacaksınız. 

Yorumum

Buram buram aşk kokan kitap ve filmleri pek sevmiyorum fakat bu kitapta 2.Dünya savaşı ile hikayeye apayrı bir tat katmış yazarımız. Dili sade ve akıcı ilerliyor.
Ana karakterimiz varlıklı bir ailenin kızı olan Anne, arkadaşı Kitty ile beraber Bora Bora adasına savaşta hemşire olarak görev almak üzere nişanlısını da geride bırakarak gidiyor. Bu savaş Anne'nin hayatında dönüm noktası ve içindeki savaşın da başlangıcı oluyor. Aynı durum arkadaşı Kitty için de geçerli oluyor .Bu arada Kitty'i hiç sevmediğimi söylemiş miydim? :) 


Keyifli okumalar diliyorum. 😊






11 Şubat 2019 Pazartesi

Yaşamayanlar (Dizi Tanıtımı ve Yorumu)

zaman: 12:37 1 yorum






Türkiye'nin ilk vampir dizi olmakla beraber mini bir dizi. Gelin beraber öncelikle oyuncuları tanıyalım
  • Elçin Sangu (Mia)
  • Birkan Sokullu (Numel)
  • Kerem Bursin(Dmitry)
  • Selma Ergeç(Karmen)
  • Hazal Türesan(Yisa)
  • Nilperi Şahinkaya(Melisa)
  • Efecan Şenolsun(Sercan)
  • Türkü Turan(Zehra) 
  • Edip Tepeli(Şişman) 
  • Elit İşcan(Ayşe) 
  • Selahattin Ergün(Selo) 
  • Erdeniz Kurucan(Turgut) 
  • Oral Özer(Yavuz) 
  • İpek Tenolcay(Mari) 







Dizi Konusu 

Mia İstanbul'a kendini vampir'e dönüştüren Dmitry'i öldürmek için gelir. Amacı ise tekrar insan olabilmektir. Olaylar böylelikle gelişir. Yani dizinin genel teması dişe diş kana kan.









Benim Yorumum 

Dizi mini bir dizi olduğu için hiç sıkmadı beni. Bence ilk olmasına rağmen gayet güzeldi. Ki ben normalde vampir dizileri izlemeyen biri olarak izledim ve beğendim. Eleştirim sadece bu avcılar dediğimiz keş topluluğun fazla abartılı oyunculuk sergilemiş olmaları. İzleyince sizler de anlarsınız zaten. Bunun dışında beni rahatsız eden bir şey olmadı  O zaman şimdiden sizlere de iyi seyirler diliyorum. :) 









-Napıyorsun sen?+Sana dokunuyorum.
-Hiç görmeden mi?
+Hiç görmeden.

31 Ocak 2019 Perşembe

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi- Ahmet Ümit

zaman: 11:11 0 yorum


Yılbaşı gecesi işlenen bir cinayet...
 Tarlabaşı'nın arka sokaklarında bulunan bir erkek cesedi. Öldürülmüş erkeklerin en yakışıklısı, belki de en kötüsü. Karanlık sırların ortaya çıkardığı utanç verici bir gerçek. Gururlarının kurbanı olmuş erkekler, onların hayatlarını yaşamak zorunda olan kadınlar. Bu cinayetler yatağında, bu kötülükler bahçesinde, bu insan eti satılan can pazarında masumiyetini korumaya çalışan bir adam. Bir zamanlar İstanbul'un en gözde yeri olan Beyoğlu'nun hazin hikâyesi. 

Ahmet Ümit'in okuduğum 2.kitabı olarak eser yerini aldı. Dil Kırlangıç Çığlığı kitabındaki gibi sade ve anlaşılır. Bu sefer kitabın içeriğinde İstanbul tarihi yer almış özellikle Tarlabaşı'nın tarihi. Ayrıca sokak çocukları,kadınlar,ırklara ve ırkçılığa da yer vermiş. Klasik bir cinayet romanı fakat her zamanki gibi kitapta çeşitli eleştiriler de mevcut. İşte bu kısımlar romana sanki ara niteliğinde tabiki de romandan kopmadan. 

Kitaptan Alıntılar

"Devlet adaleten uzklaşınca bu eşkıyalar dolduruyor boşlukları."

"Tanrıdan rol çalmak...Birini öldürmenin anlamı budur"

"Aşk dünyanın en iyi mazeretiydi"

"Gece,yaşlı şehirlerin kusurlarını örten siyah kadifeden bir örtüdür"

"Bu memlekette kadınların eti de, canı da sudan ucuzdur"

"Yeni dinimiz ve tapınma ritüelleri
Kapitalizmden söz ediyorlardı.
Yeni din dedikleri paraydı,tapınma derken ticareti,tapınak olarak da alışveriş merkezlerini kastediyorlardı"

"Zalimin en büyük başarısı karşısındakini de zalime dönüştürmektir."

"Kaybetmeye alıştıkça daha çok özgürleşiyor insan."









18 Kasım 2018 Pazar

" Ahmet Ümit-Kırlangıç Çığlığı " Kitap Yorumu

zaman: 15:40 0 yorum


Acıyı gördüm. Gözlerinin ortasında bir çiçek gibi büyüyen irisin önce ağır ağır büzülmesini, ardından çığlık gibi ansızın patlamasını gördüm. Titreyen dudaklar, bal mumuna dönüşen yüzleri, çöken yanakları, irileşen elmacık kemiklerini, birer mağara gibi derinleşen göz çukurlarını, kurumuş ağızların içinde pelteleşen dilleri gördüm.
Anladım ki benliğimizin farkına vardığımız an, acının pençesinde kıvrandığımız andır.
Çığlık değil, ürperiş değil, evet, nereden geldiğini bilmediğim o vahşi iniltiyi kalbimin derinliklerinde duydum. Soluksuz kaldım, boğazım kupkuru, alnım ateşler içinde, tuhaf bir hülyaya kapılmışım gibi sürüklendim o dipsiz boşlukta. Hayatın en karanlık sırrıyla yüzleştim.
Karanlığın her aşamasından geçtim, akan kanın sesini duydum, ölümün serinliğini damarlarımda hissettim.
Geçmişin kamburunu çoktan söküp attım sırtımdan.
İnsanın insanı öldürdüğü o ilk ânı gördüm, katilin zafer haykırışını, kurbanın korku çığlığını işittim.
Her an uyanmaya hazır o muhteşem dürtüyü bastırmak, insanlığın en masum haline, en saf doğasına dönmemek için yıllarca ihanet ettim kendime. Kendimle birlikte bütün dünyayı da kandırdım. Neredeyse başaracaktım ama bırakmadılar, benim adıma onlar öldürmeye başladılar.
 İşte bu yüzden geri döndüm...

   Ahmet Ümit'in okuduğum ilk kitabı olan bu kitabı seri bir şekilde beğenerek okuyup bitirdim. Her kitap sonu olduğu gibi soluğu blogumda aldım.
Sade ve akıcı bir dille yazılmış.Bir roman içerisinde birden fazla güncel konulara yer vermesi harika bir yazar olduğunu gösteriyor. Ders veren,aydınlatan bir roman oldu benim için.Ayrıca insanlıktan da utandıran bir roman...

" Sevinç çığlıkları değil bunlar, acı dolu haykırışlar. "

   Yazar kitabında ülkemizde son zamanlarda büyük bir sorun olan çocuk tacizine değinmiş.Bu konuyla beraber Suriyeli mültecilere de yer ayırmış. Kitabın konusu ise baş karakter olan Nevzat Komiser "Körebe" adlı seri katil davası başına geçer ve olaylar ilerlemeye başlar.

“Cehennem boşalmış, Şeytanlar aramızda.”

   Hali hazırda çok önceden aldığım Ahmet Ümit'in "Beyoğlu'nun En Güzel Abisi" kitabı vardı elimde.Bu kitaptan sonra onu da okuyup buraya damlayacağım tekrardan. O zamana kadar size tavsiyem siz de bu kitabu bulun ve okuyun. Şimdiden iyi okumalar ☺



25 Eylül 2018 Salı

Zülfü Livaneli-Serenad

zaman: 11:34 2 yorum


Çoktandır almak istediğim bu kitabı aldım,okudum ve tabi ki burada blogumdayım. Kitap tanıtımı,kitaptan alıntılar,yorumum ile yazımı sürdüreceğim. Keyifli okumalar diyelim o zaman 😊


Benim yorumum



Kitap konuşma Türkçesi ile yazıldığı için anlaşılır ve akıcı ilerliyor. Okurken birden fazla duygular ile sayfalarda gezineceğiniz bir kitap. Dolayısıyla kesinlikle tavsiye ediyorum!

"Her yolculuk bir kader birliğidir ama insanlar bunu bilmiyor" syf.101
"Uçak düşecek olsa hepsi aynı dakikada ölecekler ve bu ölüm onları sonsuza kadar bağlayacak" diyor Sarah . Gerçekten de öyle değil mi? Erkekler,kadınlar,iş adamları,çocuklar,bebekler...


“Demek ki biz fark etmeden sürekli bir kabuk değiştirme içindeydik. Bizans’tan kurtul, Osmanlı’dan kurtul, Arap kültüründen kurtul... Şimdi de yeni moda: “Kemalizm’den kurtul!” Mavi Alay’ı sakla, Struma’yı sakla, Ermeni olayını sakla.”

Kitabın asıl özelliği tarihteki insanların,devletlerin,iktidarların yaptığı kötülükleri,ayıpları dile getirmek. Maalesef ki içinde Türkiye'nin de bulunduğu bu Almanya,İngiltere,Rusya'nın ayıplarını dile getiren bu roman aslında tarihin karanlık yüzünü ortaya seriyor

"Mardinli İlyas-ı Habır'ın Roma şehrinde çalışan akrabaları varmış..

Onları ziyarete gitmiş.

Oradaki misafirliği sırasında akrabaları işe gittiğinde İlyas-ı Habır da evden çıkıp, tek başına şehri dolaşırmış.. 

Bu gezilerinden birinde yolu çiçekli, ağaçlı, yeşillikler içinde cennet bahçesi gibi güzel bir yere düşmüş.. Gezinmek için içeri girdiğinde gözüne bazı mezarlar ve onların taşları ilişmiş..
Mermer heykeller ve kabartmalarla süslü şık mezarların başına dikili taşlardaki yazılar İlyas-ı Habır'ı çok şaşırtmış..
Kiminde yirmi bir gün, kiminde otuz dört gün, kiminde on yedi gün yazıyormuş..
Ama mezarların boyları bebek mezarı olamayacak kadar uzunmuş.
İçinden çıkamadığı durumu akşam akrabalarına sormaya karar vermiş..
Evde akrabalarına anlatıp izin gününde beraber bu parka gidip bu işin sırrını çözmelerini rica etmiş.
Güzel bir güneşli günde hep birlikte o parka gidip bekçiyi bulmuşlar ve mezar taşları üzerindeki gizemli rakamları sormuşlar..
Bekçi:
Burası özel bir mezarlıktır.. demiş.
Burada defnedilenlerin mezar taşlarına gerçek yaşları değil hayatta kaç gün mutlu oldukları yazar.. Kimi 21 gün mutlu olmuş, kimi 37 gün. 52'yi geçmeyen çıkmadı daha.
İlyas-ı Habır memleketine döndükten sonra uzun bir ömür sürmüş.. Günlerden bir gün hastalanınca oğullarını başına toplayıp, size bir vasiyetim var, demiş.. Mezar taşına aynen şunu yazacaksınız:
İlyas-ı Habır bitti,anasından çıktı, doğru kabre gitti." syf.405




"İstanbul vefasız bir sevgiliye benzer.
Sana hep ihanet eder ama sen yine de onu sevmeye devam edersin." 




 

"Bir kız çocuğunun büyümesi ne zaman biter acaba? İlk adet gördüğünde mi, 18 yaşını doldurunca mı, evlenince mi, saçına ilk ak düşünce mi? Bence hiçbiri değil. Bir kız çocuğu büyümez, kaç yaşına gelirse gelsin asla büyümüş gibi hissetmez kendini."



Keyifli Okumalar  




BONUS-
Serenade Für Nadia







Wulf Dorn- Fobi

zaman: 07:10 0 yorum


Yine Wulf Dorn kitap yorumumla sizlerleyim. Kitabımın yorumunu her zamanki gibi tanıtımdan sonra kitaptan alıntılar ile beraber yapacağım.Öyleyse başlayalım mı artık?


Kapıları kilitle!
Korku soğuk hava gibi
içeri sızmak istiyor…


Dondurucu bir kış gecesi kocasının arabası evin önünde durur. Sarah kocasını karşılamaya iner ama mutfaktaki adamın o olmadığını anlar. Yabancı eve arabalarıyla gelmiş, içeri kocasının anahtarıyla girmiş ve onun gibi giyinmiştir. Sarah'nın ise yüzünde yara izleri olan ve kendisine karısıymış gibi davranan bu adama inanmış gibi yapmaktan başka çaresi yoktur, çünkü altı yaşındaki oğlu Harvey yukarıda uyumaktadır. Kendisi ve oğlu kestiremediği bir tehlikenin ortasındadır. Kocası kayıptır. Sarah'nın kâbusu ve mücadelesi işte o gece başlayacaktır…

"Ürkütücü! Dorn okuduktan sonra insan ışığın değerini daha iyi anlıyor." 
-Bunte-

"Dorn okuyucuyu büyülüyor ve korku dolu bu hikâyeyi gerçekte yaşıyormuş gibi hissettirmeyi ustaca başarıyor. Dâhiyane."
-Paul Cleave-

"Wulf Dorn bu işi iyi biliyor. Abartılı bir dil kullanmıyor ve ucuz numaralara kalkışmıyor." 
-Süddeutsche Zeitung-

"Çok zekice yazılmış, bir nefeste okunan bir roman." 
-Andreas Eschbach-

"Almanya'nın en iyi psikolojik gerilim romancılarından biri." 
-Brigitte-

"Wulf Dorn'un yazım sanatı hayatımızdaki deliliğin labirentlerinde gezinerek okuyucularına ipuçları bırakıyor ve gerilim türünü adeta baştan yaratıyor." 
-La Stampa-

"Heyecandan ve meraktan sizi uykusuz bırakacak nefes kesici bir gerilim." 
-Ruhr Nachrichten-

Yorumum



“Korkunun bir evi vardır. Beynimizin içinde yaşar, onunla yalnızca orda karşılaşırız.” Syf.343


Korkularımız beynimizde oluşur ve bu korkulara sadece beynimizde sonlandırabiliriz. Wulf Dorn'un en sevdiğim yanı da kitaplarında harika sözlere ,olaylara,çıkarılabilecek derslere değinmesi.

Wulf Dorn'un bu kitabı akıcı ve güzeldi fakat Psikiyatrist kitabının yerini tutmayınca ben dahil bir çok kişide hayal kırıklığı yarattı. Okumanızı tavsiye ediyorum fakat Psikiyatristten sonra beklentinizi çok yüksek tutmayın derim ben. 😊






10 Eylül 2018 Pazartesi

Wulf Dorn- Karabasan

zaman: 11:11 0 yorum




Gece kurtlarındır. Kurtlara yakalanırsan sonsuza dek kaybolmuşsun demektir.

Simon, annesi ile babasının ölümüyle sonuçlanan araba kazasından sağ çıkar ama hayatta kaldığı için kendisini bir türlü affedemez ve gördüğü kâbusların altında ezilmeye başlar. Bir süre psikolojik tedavi gördükten sonra hastaneden taburcu edilir ve halası ile ağabeyinin yanına yerleşir fakat bu yeni hayatına alışmakta bir hayli zorluk çeker. En kötüsü de ürkütücü kâbuslarının gerçeğe dönüşmesidir: Peşindeki hain yaratık uyanmıştır; gözleri, Simon'u çevreleyen karanlığın içinde parlıyordur. Genç bir kızın ortadan kaybolması ise sadece başlangıçtır.





"Dorn sizi kıskıvrak yakalıyor ve en derinlerde sakladığınız kâbuslarınızı gün yüzüne çıkarıyor." 

-Paul Cleave-



"Dorn, okuru insan ruhunun derinliklerine sürüklemeyi çok iyi biliyor."
-Sebastian Fitzek-



"Karanlık, gerilim dolu ve her sayfasında ters köşe yapan bir gerilim." 
-CBT-



"Muhteşem. Bir o kadar da korkutucu." 
-Westfalenpost-



"Dorn yine harika bir gerilim yazmış. Soluksuz okuyacaksınız." 
-BÜCHER Magazin-



"Wulf Dorn'dan yeni bir başyapıt. Okuyan herkes bayılacak." 
-Frankfurter Stadtkurier-





Benim Yorumum

Sayfalar çevrildikçe Simon'un yalnızlığının artmasına,kabusların ve kurtların kendisini ve bizi sarmaya devam etmesine izin veriyoruz. Bu kabuslar ve yaratık bize ne anlatıyor? Peki her gece gördüğümüz o kapının arkasında ne var? Bizi ne bekliyor? Zihnimize oyunlar mı oynanıyor yoksa yaratıklar gerçekten peşimizde mi ? Bu sayfaları çevırdikçe zihnime yerleşen ,karşımda duran o kurt da neyin nesiydi? 

Bu sorularla beraber kitabı iki günde bitirdim .Evet başlarda alışık olduğum Wulf Dorn kitaplarına,anlatım tarzına vs. pek benzemiyordu. Okurken biraz bu konuda hayal kırıklığına uğradım çünkü bir çok gizem bekliyor insan. "Ne yani bir çocuk var kaza geçiriyor ailesini kaybediyor...Bu mudur yani?" diye de düşünmedim değil. Fakat sonu öyle bir şaşırtıyor ki bizi bu düşünceler birden ortadan kayboluyor ve yerini "vay arkadaş !" tepkisine bırakıyor.





İyi okumalar !



23 Nisan 2018 Pazartesi

Defendant | Innocent Defendant

zaman: 13:05 0 yorum



Adı: Defendant | Innocent Defendant | 피고인 
Tür: Dram, Gizem, Hukuk
Yönetmen: Jo Young-Gwang
Senarist: Choi Soo-Jin
Yapımcı: -
Yayıncı: SBS
daum: 6.6
Bölüm Sayısı: 18
Yapım Yılı: 2016 - 2017
Ülke: Güney Kore





 Oyuncular







  Dizi Konusu

Park Jung Woo (Ji Sung) Seoul Bölge Ofisinde önemli bir savcıdır. Hayatında her şey yolundadır ta ki  Cha Min Ho ile uğraşana kadar. O günden sonra hayatı alt üst olmuştur. 















Dizi Yorumum

Diziyi öncelikle beğendiğimi söylemekle başlayacağım ki zaten Ji Sung 'un başrol olduğu bir dizi/filmin kötü olması beklenemez :)



Oyunculukları genel olarak beğendim fakat Cha Sun Ho!nun karısı ve Cha Min Ho'nun sevdiği kadın Na Yeon Hee(Uhm Hyun Kyung)'un suratsız ve donuk olan surat ifadesine anlam veremedim. Dizi başından beri suratsız başladı ve suratsız bitirdi :D


Hapishane arkadaşlıkları ve olan olaylar komik ve eğlenceliydi. Oyunculuklar da gayet güzeldi. Özellikle Kim- Min Suk'un oyunculuğu çok güzeldi. 




Yorumlarınızı bekliyorum. Sonraki yazımda görüşmek üzere :)





14 Mart 2018 Çarşamba

Chicago Typewriter

zaman: 18:52 1 yorum

DİZİ TANITIM


Tür: Romantik, Fantastik, Komedi
Dili: Korece
Ülke: Güney Kore
Senarist: Jin Soo Wan
Yönetmen: Kim Cheol Kyu
Yapımcı: Park Ji Young, Kim Ki Jae
Bölüm Sayısı: 16


DİZİ KONUSU

1930’larda Japon yönetiminde yaşayan bir grup yazar günümüzde rearkarnasyon ile yeniden canlanmıştır.Günümüzde bu yazarlardan biri kitapları çok satan bir yazar,diğeri gizemli bir hayalet yazar ve bir diğeride en çok satan yazarın anti hayranı olarak yaşamaktadır.



















OYUNCULAR

Go Kyung-Pyo

Yo Ah-In

Lim Soo-Jung





DİZİ YORUMUM

Dizideki hikaye günümüz ve geçmiş arasında geçiyor. İzlerken kendimi iki farklı dizi izliyor gibi hissettim be bu benim daha da heyecanla izlememe neden oldu. 2.bölümden itibaren sizi içine alan harekeli bir dizi.
Zaten diziyi Kill Me,Heal Me dizisinin senaristi olan Jin Soo Wan yapıyor. İzlenmemesi mümkün değil yani 😃












Dikkat! Gifler olduğu için spoiler var ....






















◄◤◆◆◆◥►


İşte bunlar üzer 😢 😭

























◀◇◆◇▶



 Bir yazımın daha sonuna geldik...
 Bir sonraki yazımda görüşmek üzere...




Hoşçakalın 😻



Yorumlarınızı bekliyorum 💬
Bloglar
mobilya kulübü
 

Nur'un Penceresinden... Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review